17 Ekim 2019
2. Nova Bilim Sempozyumu

Özel Nova Fen ve Anadolu Lisesi 2. Nova Bilim ve Teknoloji Sempozyumu düzenlendi.  Sempozyumda Prof. Dr. Atilla Aydınlı (Bursa Uludağ Üniversitesi) "Bilginin Evrimi"; Doç. Dr. Ersen Yılmaz (Bursa Uludağ Üniversitesi) "Yapay Zekâ Nereye?"; Prof. Dr. Ekrem Aydıner (İstanbul Üniversitesi) "Evrenin Evrimi"; Prof. Dr. Yüksel Ergün  (Anadolu Üniversitesi); "Biraz da Karanlıkta Görelim"; Eskişehir Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Feridun Ay "Işık" konusunu gündeme getirdi.

TERMAL KAMERALAR SERGİLENDİ

Sempozyumda bu yıl genç Türk bilim insanları tarafından geliştirilen üç termal kamera sergilendi.  Etkinlikte Mikro Tasarım'dan Elektrik Elektronik Mühendisi H. Semih Genç 3 kameranın nasıl çalıştığını, uygulamalı bir şekilde öğrencilere anlattı .Semih Genç'in verdiği bilgilere göre; termal kameralardan biri yıldızlardan gelen ışıkla gece karanlığında görüntü alırken, bir diğeri ise sisli havalarda canlıları tespit ediyor. Geliştirilen kameralardan biri de ısıya duyarlı. Tüm ışıkların  kapatıldığı ortamda gece görüş termal kamerası; yeşil renge ya da negatif film görüntüsüne dönüştürmeden, siyah beyaz olmak üzere çok net bir görüntü verdi. Yine siyah bir kâğıt üzerindeki görünmeyen yazılar kamera görüntülerine olduğu gibi yansıdı. Siste görüntü alan kamerada ise insan görüntüleri silüet olarak net bir şekilde gösterdi.  Isıya duyarlı kamera  bardaktaki sıcak ve soğuk suyu ayrıştırırken; yüzdeki sinüslerin açık olup olmadığını, yüzdeki ısı farkından kaynaklı koyu ve açık lekelerle belli etti. Tanıtımda cilt kanser taramalarında erken tanının da böyle yapıldığına değinildi. Semih Genç’in verdiği bilgilerde menzili , lenslere göre 5 kilometreyi bulan termal kameraların İHA, SİHA, helikopterler ve sınır devriyelerinde kullanılabildiği, özellikle sisli havalarda teröristler tarafından gerçekleştirilen saldırıların önlenmesinde, hayati bir işleve sahip olduğu da yer aldı.

TERMAL KAMERALARIN FONKSİYONLARI

  Prof. Dr. Yüksel Ergün "Üzerinde çalıştığımız projeler askeri uygulamalarda destekleniyor. Ancak meme kanseri, cilt kanseri erken tanı başta olmak üzere farklı sağlık uygulamalarında da kullanılıyor.Biz genelde oda sıcaklığında ya da soğutularak çalıştırılan termal ve fotonik algılayıcılar üzerinde çalışıyoruz. Bunların hızlı cisimlerin hareketlerinin algılanmasında, güvenlik uygulamalarında, sınır güvenliği ve kaçakçılığın önlenmesinde, denizlerdeki göçmen kaçakçılığının tespitinde, sağlık alanında, ayrıca tarihi eserlerin zamana bağlı yıpranmasının incelenmesinde yaygınca kullanım alanı bulunuyor. İHA, SİHA ve helikopterlerde füze başlıklarında kullanılıyor. Biz, ODTÜ Teknokent Mems Teknoloji Araştırma Merkezi'nde yürütüyoruz. TÜBİTAK ve çeşitli devlet kuruluşları tarafından desteklenen projeler bunlar. Bizimki gibi merkezlerden Türkiye'de 5 merkez var. 6550 sayılı Yasa ile tanımlanan öncelikli alan teknoloji merkezleri arasında yer alıyor. Geliştirdiğimiz dedektörler iki snıfta değerlendiriliyor. Birincisi termal algılama, ikincisi ise fotonik algılama. Kızılötesi algılama sistemleriyle çalışıyoruz. Sadece yıldızlardan gelen optik fotonlarla yeni dedektör tipleri geliştirdik. Kuantum bilgisayarlarının devreye girmesiyle çok daha ileriye açılacağız. 3 farklı yıldızdan gelen fotonlarla ortam görüntüleme cihazı ürettik”  diye konuştu. Prof. Dr. Yüksel Ergin; "Gençleri bilimle, teknolojiyle tanıştırarak ufuk sunup gelişimlerine katkıda bulunmayı hedefledik. Bir amacımız da bu alanlara özel sektörün ilgisini çekmek. Bir ülkenin bağımsızlığı için şart olan bir alanda proje geliştiriyoruz. Devlet desteği çok önemli, ama özel sektörün de yatırım yapması şart. Bursa'da özel sektörde yatırımcıların bu olmazsa olmaz alanlarla ilgilenmesini bekliyoruz. Bizim üzerinde çalıştığımız sistemler önemlidir. Bir ülkenin bağımsızlığını temsil eden ürünlerdir. Bir üstünü değil öncekini satarsınız. Yani yenisini yaptığınızda, yeninin bir altını satarsınız. Aslında bu alanda yapılacak çok iş var, çok da büyük heyecan ve istek var. Türkiye'de bunu yapacak insan kaynakları var. Ayrıca bu alanda proje geliştiren ASELSAN da önemli işlere imza atıyor” dedi.

ANDORPOSEN YOK OLUŞ

Prof. Dr. Atilla Aydınlı konuşmasında dünyayı tarihsel süreçte etkileyen büyük yok oluşları anlattı. Bunlardan biri 200 milyon yıl önce seller ve volkanik patlamalarla Atlas Okyanusu'nun ortaya çıkması, küresel ısınma ve deniz hayvanlarındaki büyük kayıp olduğunu söyleyen Prof. Dr. Aydınlı "68 milyon yıl önce Meksika Yucatan yarımadasında meteor düştüğüne dair deliller var. Chicxulub 'ta 200 km 20 km derinliğinde bir krater oluştu. Meteorun çapı 15 km. Dünyada 6 ay güneş yoktu” dedi. Dünyadaki çeşitli yerlerinde bulunan iridyum ve platinden yola çıkan Baba oğul Alverez'lerin 10 yıl süren bir çalışma sonrası Yucatan kraterini bulduklarını anlatan Prof. Dr. Aydınlı, bu süreçte dünyada 150 milyon yıl hüküm süren dinozorların bu yüzden yok olduğunun var sayıldığına değindi.Ardından da dinozorların yok oluşunu gündeme getiren Prof. Dr. Aydınlı Gerta Keller'in Hindistan'daki Deccan Traps oluşumundan hareketle  volkanik patlamalar sonucu yok olduğuna yönelik tezini  anlattı. Aydınlı, bilim insanlarının olası meteor çarpmasını önlemeye yönelik çeşitli çalışmalar yürüttüklerini ancak henüz sonuca ulaşılamadığını söylerken son olarak Androposen yok oluşu gündeme getirerek "Başka yok oluşlar da olacak mı? Andoroposen yok oluş insan eliyle yok oluş demek. Bazı bilim insanları insan eliyle dünyanın yeni bir yok oluşa sürüklendiğini söylüyor. Şunu da biliyoruz. İnsanoğlu dünyada yaklaşık 1 milyon türü yok etti. Yolcu güvercini vardı, 1813'te göç yolculuğunda geçmesi 3 gün sürermiş. Sonuncu 1914'te öldürüldü. Dünya denizlerine yılda 100 milyon ton plastik atıyoruz. Geçen gün sahile vuran ölü balinalara otopsi yapıldı, hepsinden de plastik çıktı. Sizce androposen başladı mı?" diye konuştu.

YAPAY ZEKA

Yapay zekayı tanımlayan Doç. Dr. Ersen Yılmaz "Ortak tanım şöyle; 'Makinelerde (sayısal sistemlerde) hesaplamalar yoluyla akıllı davranışların gerçekleştirilmesi. Hesaplama yapıyoruz, genel anlamda disiplin olarak bilgisayar bilimlerinde bir çalışma alanı. Üniversitelerde bir ayrıştırma yok. Genel olarak bilgisayar bilimleri diyoruz” şeklinde konuştu. Yapay zeka için "Zeka sahibi akıllı makine" diyen Doç. Dr. Ersen Yılmaz ""Ses ve görüntü işleme, konuşmacı tanıma ve konuşma anlama, yüz tanıma, nesne takip teme gibi çeşitli örnekleri var. Kendimizden düşünelim. Karar mekanizmalarını destekleyen görme kabiliyetidir. Bilgileri görüp algılamamız gerekiyor. Artık sitelerin kapısında bile yüz tanıma sistemi var” dedi. Sanayide yapay zekanın sıkça görüldüğüne, makineler arası iletişimin endüstride 4,0 devrimi olarak tanımlandığına vurgu yapan Doç. Dr. Yılmaz; etkin kullanılan alanlar arasında finans ve pazarlamanın yer aldığını belirtti.  Doç. Dr. Ersen yılmaz, bunları yapanlara dünyada yazılım mühendisi dendiğini, Türkiye'de ise elektrik, elektronik ve bilgisayar mühendisliği ekseninde geliştiğini söyledi.

IŞIKLA GELECEĞE YÖN VERMEK

Eskişehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Feridun Ay "Işık ile Geleceğe Yön Vermek" konusunu anlattı. Doç. Dr.  Ay "Işık çok önemli. Gelecekte daha da öne çıkacak. 2015 yılını Birleşmiş Milletler ve UNESCO Işık Yılı ilan etmişti. Bu konuda farkındalık yaratmak için ihtiyaç duydu. 20. Yüzyıl elektroniğin hayatımıza kazandırdıkları ve yaşamımızı nasıl değiştirdiği ortada. 21. Yüzyılda bu atılım fotonikte bekleniyor. Fotonik'e ışık bilimi de diyebiliriz” şeklinde konuştu.NASA'nın ışık taneciklerini yakalayıp uzayda seyahat edecek uzay yelkeni üzerinde çalıştığını paylaşan Ay "Bu uzay yelkenlisi de denilen uygu giderek hızlanacak, sadece güneş ışınlarını kullanacak. Gelecek için ışık hızıyla karşılaştırılabilecek hızlarla uzayda seyahat edecek araçlar için de öngörülüyor” dedi.Doç. Dr. Ay, ışığın polorizasyon özelliğine dikkat çekerek araba camlarından ve gözlüklerden örnek verdi ve mikro teknolojiye atıfta bulunarak "Mikro teknoloji; elektronik inanılmaz küçük boyutlara indi ama fiziği aynı. Işığı tıp alanında kullanıyoruz. Otomotiv sektörü, 3- 5 yılda lazer far teknolojileri gelecek. Işığı akıllıca kullanan yöntemlerle oluşturuyorlar. Işığın kullanıldığı alanlardan biri de haberleşme” diye konuştu. Doç. Dr. Feridun Ay, ışığın kullanımının elektroniğin durumunu değiştirdiğini IBM'in elektronik kart üzerine ışığında gidebileceği bir katman koyduğunu, Watson'un ise çip üzerinde çalıştığını anlatarak "10 yıl içerisinde Bilgisayardaki ana kartın optik parçası olabilir" dedi. Doç. Dr. Ay şu bilgileri paylaştı: "Günümüz teknolojisinde bir cam ama içinde lazerle yazılmış ışıma yapan 2-3 santimetre boyutunda kartlar var!  Hedef ise Elektronikle yapılan işlemlerin optikle çok daha hızlı ve elektronikte olmayan özelliklerin de katılmasıyla yapılacak işlemler. Buna tümleşik optik de diyebiliriz. Nano boyutundaki cihazlardan söz ediyoruz. İlk denemelerde çalışan aygıtlar var Türkiye'de en az 5, 6 üniversitede, bu konuda dünya çapında araştırma yapılıyor. TÜBİTAK'ın bu konudaki çağrısına başvuran konsorsium sayısı 20'den fazla!"  Doç. Dr. Feridun Ay, Çin'in tamamen bileşik optik devrenin simülasyonundan oluşan süper kuantum bilgisayarı iddiasına dikkat çekti ve şu anda tüm çalışmaların tek bir foton üretmeye yöneldiğini anlatarak "O tek bir foton çok kıymetli. Herkes çalışıyor, bizim de çalışmalarımız o yönde"  dedi.

EVRENİN OLUŞUMU

İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ekrem Aydıner evrenin oluşumunu gündeme getirdi ve evrenin oluşumuyla ilgili genel kabul gören 'Büyük Patlama' teorisine alternatif olarak geliştirdiği "Kaotik Evren" teorisini paylaştı. Fiziği yaşam bilimi olarak gördüğünü söyleyen ve bilimsel çalışmalarda kozmoloji ve parçacık bilimi üzerine yoğunlaşan Prof. Dr. Ekrem Aydıner aynı zamanda ekonominin fiziğine yönelik de çalışmaları olduğundan söz etti. Büyük patlama teorisi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ekrem Aydıner "Einstein'ın alan denklemine bağlı olarak bu teoride evren tekil noktadan başladı. Evren bir şekilde bu tekil noktadan genişlemeye başladı. Genişleyen evren soğumaya başladı. 'Büyük patlama senaryosu' deniyor. Einstein dışında pek çok bilim insanı bu senaryoya katkıda bulunuyor ve Einstein denklemiyle uyumlu. "Portonlar, nötronlar, fotonlar çıktı. Daha sonra kendi aralarında etkileşmeye başladı. Bu etkileşimler atomik yapıların ortaya çıkmasına neden oldu. Elementler ve madde organizasyonu çıktı. Günümüze kadar geldi. Güneş sistemleri, galaksiler oluştu. Tüm bu süreçte ihtiyaç duyulan süre 14 milyar yıl. Bu teori 'Büyük Patlama' teorisi. Bu süreye de evrimleşerek geldi. Büyük patlama Einstein'ın alan denklemine de uygun. Fizikte çok yaygın olarak kabul ediliyor. İstisnalar da var. Bunlardan birisi de benim, ben kabul etmiyorum" dedi. Prof. Dr. Ekrem Aydıner sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim bu evrenimizin geleceği ne olacak, genişleyecek, nereye kadar. Bunu kozmoloji, fizik bilmiyor. Gelecekte ne olacağını bilemiyoruz. Sonuna kadar genişleyecek mi? Birinci ihtimal galaksiler birbirinden uzaklaşacak ve büyük yırtılma olacak. İkinci ihtimal geri çekilmeye başlayacak, kendi üzerine kapanacak ve büyük çöküş olacak. Bu senaryonun içinde galaksiler, canlılar ve biyolojik türler de var. Büyük patlama senaryosu bu oluşumu açıklayamıyor.Geniş ölçek organizasyon problemi diyoruz... Evren genişliyor, galaksiler birbirinden çok uzak noktalarda birbiriyle etkileşmiyorlar ama benzer galaksi formları oluşuyor. Burada bir kütle dağılma problemi de oluyor... Galaksi dağılımları homojen olması lazım, ama başka bir problem var, galaksinin dağılımları başka bir ölçüye uyuyor, fraktal dağılım diyoruz. Büyük patlama uzay ve zamanın genişlediğini söylüyor. Uzay ve zaman balon gibi genişlemez, kolay olduğu için bu model seçiliyor; Büyük patlama Einstein'ın denklemine dayanıyor, derin komplikasyonları var, çözen bir model yok."

KAOTİK EVREN TEORİSİ

Fiziğin problemleri çözmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Aydıner şunları söyledi: "Büyük patlama kozmolojisi için 2018 yılında bir çalışma yaptım. Sience dergisinde yayınlandı. 'Kaotik Evren' modeli diye bir model önerdim. Amacım büyük patlama kozmolojisinin çözemediği sorunları çözmekti. Tekil nokta, büyük yırtılma büyük çöküş, organizasyon problemleri. Galaksilerin kendi eksenleri etrafındaki dönmeler inceleniyor ve bir anomali keşfediliyor. Galaksiler Newton teorisinden farklı dönüyor. Araştırıldığında haresinde ya da göbeğinde bizim gözlemleyemediğimiz bir başka madde olması gerekiyor. Buna karanlık madde diyoruz." Evrenin dinamiğinin sadece maddeye bakarak anlaşılamadığına dikkat çeken Aydıner  "Evrenin içini oluşturan şeyler sadece madde değil, karanlık madde ve karanlık enerjiden oluşuyor. Bir miktar da radyasyon var. Evrenin yüzde 73'ü karanlık enerji; yüzde 23'ü karanlık madde; kalan yüzde 4'ü de bildiğimiz maddeden oluşuyor. Evrenin dinamiğini sadece maddeye bakarak anlayamayız... Karanlık enerjiyi ya da maddeyi yok saymak mümkün değil. Evrende karanlık madde ve enerji yoğunluğunun birbirine aşağı yukarı eşit olduğunu biliyoruz. 'Karanlık enerji ile karanlık madde birbirine dönüşsün, nasıl bir dinamik ortaya çıkar bakalım' dendi. Ben bir adım ileri gittim 'karanlık enerji, karanlık madde ve madde birbirleriyle etkileşsin' dedim.  Cern'deki çalışmalarda teorilerimiz var ama karanlık maddeyi bulamadık. Evrenin içini dolduruyorlarsa birbirleriyle etkileşmek zorundalar” şeklinde konuştu.  Doğadaki biyolojik türlerin rekabetinin basit matematiksel denklemi olduğunu anlatan Prof. Dr. Ekrem Aydıner, Woltera denkleminden hareket ettiğini anlattı. "Karanlık enerji, karanlık madde, aralarında etkileşseler ne olur" diyerek denklemi uyguladığını, bu etkileşimin dinamiğinin ise kaotik olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ekrem Aydıner, fizikteki kaosu "gelişigüzellik, karmaşa, rastlantısallığın kendi içindeki düzeni" olarak tanımlayarak şu bilgileri paylaştı: "Evrende zaman diliminin kaotik olacağını gösteriyorum. Yeni  bir kozmos  senaryosu oluşturuyorum. Kaotik evren senaryosu diyorum... Kaotik evren teorisi tekilliğe sahip değil. Büyük patlamayı reddetmiyor. Bir nevi sonsuz uzay modeli gibi. İçinde madde ve karanlık maddenin rekabet ettiğini düşünün. Karanlık enerji artıyor; karanlık madde azalıyor, evren şişiyor. Karanlık enerji maddeye dönüşebiliyor, maddenin çekim gücü azalınca evren yine kapanıyor.” Prof. Dr. Ekrem Aydıner, Kaotik Evren teorisi üzerinde çalışmayı sürdürdüğünü sözlerine ekledi.